Harut ve Marut, Kur’an-ı Kerim’de adı geçen, büyüyle ilişkilendirilmiş iki melek olarak tanınır. Onlar, insanlara sihir öğretmekle görevlendirilmiş ancak bu bilgiyi sadece bir uyarı eşliğinde veren varlıklardır. Bakara Suresi 102. ayette adları geçer ve bu kıssa İslam dünyasında büyünün gerçekliği, sınavı ve etik kullanımıyla ilgili önemli tartışmalara kapı aralar.
Kur’an’daki ilgili ayette anlatılana göre, bazı insanlar peygamber Süleyman’a sihir isnat eder. Oysa ki, sihir şeytanların insanlara öğrettiği bir sapkınlıktır. Harut ve Marut, Babil’de bulunan ve insanlara büyüyle ilgili bilgiler sunan iki melektir. Ancak bu melekler açıkça uyarır: “Biz bir fitneyiz, yani sınav aracıyız. Sakın inkâr etme, bu bilgi seni yoldan çıkarabilir.”
Bu cümle, Harut ve Marut’un öğretici değil, uyarıcı ve sınayıcı melekler olduğunu net şekilde ortaya koyar.
Harut ve Marut Hikayesi
İslam dışı bazı kaynaklarda Harut ve Marut’un hikâyesi daha detaylı ve efsanevi şekilde aktarılır. Bu rivayetlerin çoğu İsrailiyat olarak bilinen, Yahudi ve Hristiyan anlatı kökenli kaynaklardan türemiştir. Bu efsanelere göre Harut ve Marut, Allah’a karşı şöyle bir iddiada bulunur: “İnsanlar bu kadar günah işliyorsa, onların iradesi zayıf olduğu içindir. Biz olsak böyle yapmazdık.”
Allah ise bu iddianın ardından Harut ve Marut’a insan suretinde yeryüzüne inmelerini emreder. İnsan olarak yaşadıkları bu dönemde onlar da tıpkı insanlar gibi nefsin, tutkunun ve hırsın tuzaklarına düşerler. Hatta bazı versiyonlarda bir kadına âşık oldukları, zina ettikleri ve hatta cinayet işledikleri söylenir. Sonuç olarak Harut ve Marut, bu büyük günahları işlediklerini fark edip pişman olurlar ve Allah’tan af dilerler.
Ancak cezaları kesindir. Onlara iki seçenek sunulur:
-
Ya dünyada azap çekerler.
-
Ya da ahirette.
Onlar dünyadaki azabı seçer ve Babil’de bir kuyunun içinde baş aşağı asılarak cezalandırılırlar. Bazı rivayetlere göre hâlâ o kuyuda ceza çekmektedirler.
Bu anlatı, Kur’an’da geçmez fakat İslam kültüründe halk arasında oldukça yaygındır.
Büyünün Gerçekliği ve Harut & Marut’un Rolü
Harut ve Marut’un kıssası, İslam inancında büyünün gerçekten var olduğunu ve bu bilginin insanlara bilinçli bir sınav olarak verildiğini gösterir. Buradaki önemli vurgu, bilginin kendisinin kötü olmayışı; bilginin nasıl ve hangi niyetle kullanıldığıdır.
Kur’an’a göre bu melekler, çiftler arasını bozacak türden büyülerin nasıl yapıldığını insanlara gösterirler. Ancak hiçbir zaman bu bilgiyi “yapın” dememişlerdir. Bilakis, bu bilgiyi kötülüğün bir örneği olarak sunmuşlardır. Bu, insanın iradesiyle doğruyu seçip seçemeyeceğini sınamak içindir.
Harut ve Marut kıssası, bilgi ile sınav arasındaki ince çizgiyi simgeler. Bu iki melek, insanoğlunun nefsine, arzusuna ve güce karşı olan tutumunu ortaya çıkarmakla görevlendirilmiştir. İslam inancına göre, bilgi kötü değildir; kötü olan bilgiyi hırs, intikam ya da çıkar uğruna kullanmaktır.
Harut ve Marut’un hikayesi, özellikle büyü, ezoterik bilgiler ve insanın etik sınavı üzerine düşünen herkes için hem ibretlik hem de derin bir sembolik anlatıdır.